Herkese merhaba sevgili blog ailem. Geçtiğimiz hafta Sevgili Ankara Etkinlik Ayşegül‘ün davetiyle Altınköy Açık Hava Müzesi’nde yer alan Ayvacık Konağı‘na minik kızımla kahvaltıya davetliydim.
Giderek büyüyen ve kalabalıklaşan Ankara’da yaşam koşullarının ağırlaşmasıyla doğaya olan özlem arttı. Yediklerimiz ve içtiklerimizde doğallığı aradığımız gibi, yaşantımızda da trafiksiz, stressiz, sessiz, dürüst, sakin ve sevgi dolu bir ortamı arar olduk. Ankara’nın merkezinde Altındağ’da bulunan Açık Hava Müzesi çocuklarınızla birlikte ailecek, günlük telaştan, stresten kurtulup birkaç saatliğine mis gibi köy havası solumak için mükemmel bir ortam. Ve bu ortamın içerisinde gönül rahatlığı ve huzurla kahvaltı yapabileceğiniz bir mekan; Ayvacık Konağı…
Ayvacık Konağı; Karabük’ten sökülüp, Altınköy’de yeniden kurulan, 2 katlı tamamı gürgen ve meşe ağaçlarından oluşan ve hiç çivi kullanılmadan yapılan bir çantı konak. Bizde hem içerisinde hem dışarısında bol bol fotoğraf çekildik. Bol görselli bir yazıma daha şimdiden hoşgeldiniz efendim. 🙂
Pazartesi günleri hariç, haftanın her günü 10:00-19:00 saatleri arasında açık olan Ayvacık Konağı ‘nın mutfağında kadınlar çalışıyor. Kadın dayanışması love…♥ Konağa ait birkaç fotoğraf daha ekleyip, kahvaltı detaylarımıza geçeceğim.
Kızım bize neyse ki güzel pozlar verdi. Başka zamanlarda aslaa poz veremiyoruz da kendisiyle. Açık havanın tadını babamızla birlikte çok güzel çıkardık. Tabii havalar ısınınca tekrar gitmeyi düşünüyoruz. Detaylı gezemedik müzeyi. Kahvaltı sonrası kar yağmaya başladı da. 🙂
Kahvaltıda bir kuş sütü eksikti diyebilirim. Bu kadar bol çeşitli bir kahvaltıya daha önce başka bir mekanda gitmemiştim. Özellikle Ankara’da meşhur Hamamönü kahvaltı mekanlarından bile bu kadar memnun kalmamıştım. El açması gözlemeler, baldan tatlı reçeller, serçe parmağımdan ince yaprak sarmalar, başka bir yerde bulamayacağımız “omaç”, çingene salatası, ev usulu patates kızartması, pofidik bazlamalar, sıcak sıcak pişiler, ballı katmerler, kendi yaptıkları salçalardan hazırladıkları acukalar, gürül gürül yanan bir sobanın yanı başındaki masaya tek tek diziliyor.
Penceresinde kanaviçeler olan aynı kahvaltı sofrasında yer alan otlu peynir, zahter ve zeytinler Hatay’dan, petek bal Erzincan’dan, tulum peyniri Elazığ’dan, tereyağ Konya’dan, yumurtalar çevredeki köylerden temin ediliyormuş.
Kızım yukarı katta benimle kahvaltı yaptıktan sonra birde aşağıda babasıyla birlikte kahvaltı yaptı. Ben açıkçası yukarıdaki masanın biz bloggerlara özel hazırlandığını düşünmüştüm. Ama eşim alt katta serpme kahvaltıdan kendisine (ücretli) istetince aynı şeylerin eşime de geldiğini gördüm ve mutlu oldum. Bu arada kişi başı serpme kahvaltı ücreti 55 tl. Eşim hepsini bitiremedi bile… 🙂
İşletme sahiplerinin ve tüm çalışanların misafirperverliği, fiyatların uygunluğu ve masada sunulan ürünlerin lezzeti hepimizi mest etti. Kahvaltı dışında günün her saati; mantı, içli köfte, altın sini, yaprak sarma, İnegöl köfte gibi seçenekler de varmış.. Bunları tatmaya ayrıca gitmemiz lazım.
Bu arada Altınköy Açık Hava Müzesi’ne giriş ücreti (2021) şuan için kişi başı 7 tl. Havalar ısınınca yeniden kaçacağız. Hem gezmeye, hem kahvaltıya…♥
Buraya kadar okuduysanız, teşekkür ederim. Umarım yazımı faydalı bulmuşsunuzdur. Bir sonraki yazımı heyecanla yazmak için şimdilik küçük bir mola…
Hoşçakalın.♥